Saç, vücudumuzda uzunluğunu, şeklini ve rengini belirleyebildiğimiz, kişiyi diğer bireylerden ayıran birkaç fiziksel özellikten birisidir. Vücut görüntüsünün önemli bir kısmını oluşturan saçlar aynı zamanda kişilik yapısını da yansıtabilmektedir.
Sağlıklı bir saç canlı, renkli, parlak, dayanıklı, yeterli hacimde ve pürüzsüz olarak tanımlanmaktadır1. Tarih boyunca insanlar sağlıklı saçlara sahip olabilmek için çeşitli bakım yöntemlerinin yanı sıra günümüzde tamamlayıcı ve alternatif tıp (TAT) olarak tanımlanan tedavileri de kullanmışlardır.
TAT uygulamalarına olan ilgi yaş, cinsiyet, coğrafi bölge ve etnik kökene göre değişmekle birlikte her geçen sene artış göstermektedir2. TAT, beş ana grupta sınıflandırılmakta olup bunlardan birisi de doğal ürünlerin içerisinde yer aldığı biyolojik temele dayalı tedavilerdir. Hindistan’da Ayurveda, Japonya’da Kampo, geleneksel Çin tıbbı gibi çeşitli kültürler hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde doğal ürünleri yaygın olarak kullanmaktadır.
Emosyonel olarak da hastayı oldukça yıpratan çok sayıda kronik deri hastalığının, konvansiyonel yöntemlerle tedavi edilememesi nedeni yle çok sayıda hastanın bu tür yöntemler dışında tamamlayıcı ya da alternatif tedavileri denediği birçok dermatolog tarafından bilinmektedir2.
Bu derlemede, binlerce yıldır deneme yanılma yolu ile saç bakımı ve hastalıklarında sık olarak kullanılan doğal ürünler incelenecektir. Bu ürünlerin bir ksımı ile ilgili olarak yapılmış bilimsel çalışmalar mevcutken, birçoğu için ise çalışma mevcut değildir. Özellikle klinik çaışlma eksiklikler, bilim insanları tarafından önerilmelerinde doğal olarak çekincelere neden olmaktadır.
Doğal Ürünler
Sarımsak (allium sativum L)
2007 yılında İran’da yapılan bir çalışmada 40 alopesi areata hastasının yarısına topikal kortikosteroid (betamethasone valerate) ve sarımsak (bir saat kapalı), diğer yarısına ise topikal kortikosteroid (betamethasone valerate) ve plasebo tedavisi düzenlenmiş. Tedavi sonucunda sarımsak kullanan grupta, kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı iyileşme saptanmış. Hastalarda herhangi bir komplikasyon görülmemiş. Araştırmacılar, alopesi areata hastalarında sarımsağın topikal steroidin etkisini artırabileceğini belirtmişlerdir.
Soğan (allium cepa L)
2002 yılında yayınlanan bir araştırmada, alopesi areata tanısı konan 38 hastaya günde iki kez ve iki ay olmak üzere soğan suyu ve çeşme suyu ile (soğan suyu n=23, çeşme suyu n=15) karşılaştırmalı tedavi başlanmış. Dört hafta sonra hastaların %73,9’unda, 8 hafta sonra ise %86,9’unda yeni saç çıkışı saptanmış (çeşme suyu ile 2 ay sonunda saç çıkışı %13). Soğan suyunun alopesi areata tedavisindeki etkinliğinin mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Ancak içeriğinde bulunan sülfür ve fenol bileşiklerine bağlı irritasyon ya da immünolojik bir reaksiyonla olabileceği düşünülmektedir ve aynı çalışmada alopesi areata tedavisinde etkili bir topikal ajan olarak önerilmektedir.
Kapsaisin
Kapsaisin, acı kırmızıbiberde bulunan en acı maddelerden biridir. Sinir uçlarında nörotransmitter uyarımını engelleyerek ağrıyı gidermektedir. Yanma ve batma hissi en sık görülen yan etkiler arasındadır. Türkiye’de alopesi hastalarında yapılan bir araştırmada, kapsaisin 3 hafta topikal olarak kullanılmış, tedavide etkili olduğu ve 3 aylık takip sürecinde relaps görülmediği bildirilmiştir. Kapsaisinin alopesideki etki mekanizmasının insulin benzeri büyüme faktörü sentezini arttırması ya da deriye temas ettiğinde oluşan irritasyon nedeniyle saçlı deride kan akımının artmasıyla ilgili olabileceği düşünülmektedir.
Saw palmetto
Saw palmetto, androgenetik alopesi tedavisinde sık kullanılan bir bitkidir. Ancak etki mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Beş alfa redüktaz enzimini inihibe ederek, testesteron hormonunun dihidrotestesteron hormonuna dönüşümünü bloke ettiği düşünülmektedir. Diğer bitkisel tedaviler gibi saw palmetto kullanımında da bazı yan etkiler görülebilmektedir. Konstipasyon, diare, bulantı, kusma, erektil disfonksiyon ve ağız kokusu bildirilenler arasındadır. Hamilelerde, emzirme döneminde, çocuklarda, böbrek ve karaciğer hastalıklarında kullanımı ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Bektaşi üzümü (indian gooseberry)
Saç beyazlamasının önlenmesinde etkili bir tedavi olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte saç büyümesi ve renginin koyulaşmasını da sağlamaktadır. Her akşam bir yemek kaşığı saçlı deriye masaj olarak uygulanmaktadır. Ayrıca yaşlanma karşıtı etkileri nedeniyle de kullanılmaktadır8. Mabet ağacı (ginkgo biloba)
Ginkgo biloba
Bitkisel tedaviler içerisinde oldukça popülerdir ve kan akımını düzenlediği ve bu nedenle de birçok sağlık sorununa iyi geldiği düşünülmektedir. Herbalistlerin önemli bir bölümü saç dökülmelerinde beyin ve deri kan akımını arttırarak saç folikülüne daha çok besin gelebileceğini böylece saçın tekrar gelişeceğine inanmaktadır. Alopesi tedavisinde vazodilatatör ve antiödem etkilerinden dolayı kullanılmaktadır.
Yeşil çay (camellia sinesis)
Tüm dünyada yaygın olarak kullanılan bir bitki olan yeşil çayın epigallocatechin-3-gallate’den (EGCG) kaynaklanan potansiyel antioksidan ve anti kanser etkileri bulunmaktadır10. Son zamanlarda EGCG’nin 5a-reduktaz inhibisyonuyla androgenetik alopesiyi önleme amacıyla kullanılabileceği bildirilmiştir11. Bununla birlikte yeşil çay, deride dehidratasyon oluşturmadan kepeğin dökülmesini de sağlamaktadır.
Çin melekotu (dong quai, chinese angelica)
Dong Quai, Çin bitkisel tıbbında saç dökülmesini durdurmak ve saç büyümesini tekrar sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Dong Quai içerisinde dihidrotestesteron oluşumunu önleyen fitoöstrojenler bulunmaktadır.
Doğu mazısı (thuja orientalis)
Asya’da saç dökülmesinin tedavisinde geleneksel olarak kullanılan bitkilerden bir diğeri de Doğu mazısıdır. Sırtı traşlanmış telojenik kobaylara topikal olarak uygulandıktan sonra, saç siklusunun değerlendirildiği 2013 yılına ait bir çalışmada, Doğu mazısının telojenik kobaylarda anagen fazı indükleyerek saç gelişimini sağladığı görülmüştür. Özellikle %1 minoksidil ile tedavi edilen kontrol grubuna göre, erken anagen fazı ve uzamış matur anagen fazı etkilediği histomorfometrik olarak belirlenmiştir. Ayrıca saçlarda sayı ve hacim olarak artış saptanmıştır. Bu sonuçlar Doğu mazısının istirahat halindeki saç follikülerinde anagen fazı indükleyerek potansiyel saç büyüme ajanı olarak kullanılabileceğini destekler niteliktedir.
Kına (henna)
Kırmızı-portakal renkli bir molekül olan ve kına tozu haline getirilen Lawsone içeren, Lawsonia inermis ailesi üyesi olan bir bitkidir. Dört bin yıldan daha uzun bir süredir saç, deri ve tırnak boyamak amacıyla kullanılmaktadır. Saçtaki proteinlere doğal afinitesi bulunan kına, saç şaftını boyamakta ancak saç büyümesine herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Kına ayrıca iyi bir saç kremi özelliklerine de sahiptir. Kıl şaftındaki defektleri doldurarak onarabilir, parlaklık kaybı ve kırılmaya karşı korur. “Neutral” veya “siyah” kına diye adlandırılan ürünler aslında kına içermezler, başka bitkilerden elde edilirler. Doğal kına sadece güçlü bir kırmızı-kahverengi renk verir.
Yalancı papatya (eclipta alba)
Eclipta Alba saç gelişiminde kullanılan Ayurvedik bir bitkidir. Saça siyah renk vermesi ve saç büyümesini indükleyici etkisiyle saç losyonlarında yer almaktadır. Tıraşlanmış albino kobaylar üzerinde yapılan bir araştırmada ekstre uygulananlarda, saç büyümesinin %2 topikal minoksidil solüsyonu kullanan kontrol grubuna göre daha çok ve hızlı olduğu bildirilmiştir. Bu bitkiye halk arasında “saçı canlandırıcı bitkilerin kralı” anlamına gelen Sanskritçe “Kesharaja” da denilmektedir.
Hercai menekşesi (pansy flower)
Hercai menekşesi (V. tricolor hybrids) yenidoğanlarda seboreik dermatit tedavisinde önerilen bitkilerden birisidir. Bir bardak su içerisine 1-2 çay kaşığı hercai menekşesinin çiçeği karıştırılarak ıslak pansuman olarak uygulanmaktadır. Ayrıca bu uygulamanın yumuşatıcı ve nemlendirici özelliği de bulunmaktadır.
Horoz ibiği çiçeği (amaranth)
Horoz ibiği çiçeği saç bakımı ve hastalıklarında kullanılan diğer bir bitkidir. Taze bitkinin yaprak suyunun saçlı deriye sürülmesi, saçların rengini geri kazanmasına yardımcı olur ve erken beyazlama önlenir. Ayrıca saç büyümesini indükler, yumuşak ve pürüzsüz olmasını sağlar.
Hint baharatı (curry leaves)
Bir baharat karışımı olan köri ile ilgisi yoktur. Hint baharatı tüketimi erken saç beyazlamasının önlenmesine yardımcıdır. Yapraklarının kullanımı saç köklerine canlılık vermelerine yardımcı olur. Yeni saç kökleri normal renkte ve eskilere göre daha sağlıklı büyümektedir. Yaprakları baharat olarak ya da ayran içinde de kullanılabilir. Saç gelişimini ve renk kazanmasını destekler. Bu etkilerini temel içerikleri olan karbohidrat, lif, kalsiyum, fosfor, demir, magnezyum, bakır, mineraller, nikotinik asit, C,A,B,E, antioksidanlar, bitkisel steroller, aminoasitler ve flavonoidler aracılığı ile yapıyor olduklarına inanılmaktadır.
Isırgan otu (stinging nettle, urtica diocia)
Isırgan otu, erkeklerde saç dökülmesinde ana etken olan testesteronun dihidrotestesteron DHT’ye dönüşümünü engellemektedir. Kapsül halinde veya daha etkili olan saw palmetto ile kombine halde alınabilmektedir. Bir çalışmada platelet-rich plasma (PRP) ile kombine uygulandığında dermal papilla hücrelerinin proliferasyonunu artırarak saç büyümesinde güçlendirici rol oynayabileceği ifade edilmiştir.
Biberiye (rosemary, rosmarinus officinalis linn.)
Biberiye ekstresinin topikal uygulanması, testesteronla kıl büyümesi durdurulan kobaylarda kıl gelişimini desteklemektedir. Ayrıca kobayların traş edilen sırt alanlarına da etkisi olduğu saptanmıştır.
Adaçayı (salvia officinalis)
Adaçayı saçları koyulaştırmak ve ton kazandırmak için kullanılabilecek en iyi yöntemlerden biri olarak bilinir. Taze yaprakların infüzyon solüsyonu topikal olarak kullanılmaktadır. Ayrıca saçlı deriye saçları koyulaştırmak için uygulanmaktadır. Alopesi vakalarında da etkili olduğu söylenmektedir. Adaçayı iyi bir saç toniğidir ve saçlı deriye uygulanması saçlara parlaklık ve canlılık vermektedir. Bu amaçla bir miktar adaçayı ve biberiye soğuk suya atılıp 3 dakika kaynatılır ve 3 dakika demlendikten sonra saçlı deriye masaj halinde sürülerek kullanılır.
Aloe vera
Aloe vera saç dökülmesi tedavisinde kullanılmaktadır. Sık kullanıldığında saç gelişimini olumlu yönde etkilediği bildirilmiştir23. Seboreik dermatit hastalarında aloe vera losyonunun deriye uygulanmasının seboreik dermatiti tedavi ettiğini bildiren çalışmalar da mevcuttur23,24. Aloe vera birçok vitamin, mineral, enzim, aminoasit, doğal şeker ve bazı antiinflamatuvar ve antimikrobial olabilecek ajanlar içerir. Bu kombinasyon iyileştirici etkilerinde rol oynuyor olabilir.
Bitkisel Yağlar
Jojoba yağı
Jojoba yağı, sebase glandların aktivitesini regule ederek yağlı saçların fazla sebumdan arınmasına, canlı ve sağlıklı görünmesine yardımcı olur. Aynı zamanda kuru saçlar içinde iyi bir nemlendirici özelliğine sahiptir. Jojoba yağı doğal bir üründür ve çok yoğun değildir. Özellikle kırılmaya eğilimli, uçları kırık, kuru ve hasarlı saçta sık kullanılır. Molekülü yeterince küçük olduğu için saç kütiküline kolayca penetre olabilir ve bu yolla nemlendirici etki gösterir. Dolayısıyla bu yağı içeren ürünler saça sağlıklı bir parlaklık ve düzen verir.
Hindistan cevizi yağ
Hindistan cevizi yağı, hindistan cevizi ağacının meyvesinden veya tohumundan elde edilir. Erime noktası 24 -25 °C’dir ve kolaylıkla sıvı ve katı formu elde edilebilir. Hindistan cevizi yağı, zarar görmüş saçların yeniden büyümesine yardımcı olur. Saç için gerekli olan temel proteinleri sağlar, saçlı deri ve saçları yumuşatır. Hindistan cevizi yağı mükemmel bir nemlendiricidir. Hindistancevizi yağının kullanıldığı bir çalışmada saçlı deriye uygulanmasının 14 saat süreyle saçta protein kaybını önlediği ve herhangi bir yan etkisi olmadığı görülmüştür27. Ayrıca yapılan çalışmalarla kozmetiklerde kullanımının da güvenli olduğu bildirilmiştir.
Argan yağı
Yüksek oranda oleik ve linoleik asit içerir, fenoller açısından da zengindir. Saç bakımındaki klinik etkilerini bilimsel anlamda göstermek zordur, fakat sebum düzenleyici etkileri bildirilmiştir. Ucuz bir yağ değildir, ama etkilerinin oldukça tatmin edici olduğu bildirilmektedir ve son zamanlarda kullanımı oldukça artmıştır. Birçok ünlü kozmetik firmasının argan yağı içeren ürünlerle ilgili patent başvuruları mevcuttur29. Kuru, mat ve kıvırcık saçların sorunlarının bu saç yağı kullanımı ile oldukça azaldığı bildirilmiştir. Saça doğal berrak rengini verirken UV’nin zararlı etkilerinden ve diğer çevresel faktörlerden korur.
Badem Yağı
Badem %44 oranında yağ içerir. Bunun %62’si monosatüre oleik asit (omega-9 yağ asid), %29’u linoleik asit (poliansatüre omega-6 esansiyel yağ asid) ve %9’u da doymuş yağ asididir31. Bu içerikler yoluyla saçı beslediği ve güçlendirdiği düşünülmektedir. Yüzyıllardır halk arasında saç gelişimi için önerilen badem yağı, saç dökülmesi ve kırılgan saç sorunu yaşayanlar ve kepek sorunu olanlar tarafından sıklıkla kullanmaktadır.
Zeytin yağı
Sadece, ”saf zeytinyağı” olarak isimlendirilen zeytin yağı soğuk olarak preslenen zeytinden elde edilir ve kimyasal içermez. Saf zeytin yağı yeşil renktedir ve sarı-yeşil renkli olandan daha kalitelidir. Düzenli olarak saçlı deriye uygulanan zeytin yağının DHT oluşumunu engelleyerek saç dökülmesini önlediği, saçlı deri hasarını onardığı, saç kutikülini güçlendirdiği, pürüzlerini gidererek daha parlak görünüm sağladığı düşünülmektedir.
Hint yağı
Soluk sarı renktedir, yoğun bir yağdır ve hiç tadı kokusu yoktur. Risinoleik asitten zengindir ve derinin fungal enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Saçı besler ve saçlı deriyi nemlendirerek kurumasını önler. Saçı kalınlaştırdığı iddia edilmesine rağmen herhangi bir bilimsel veri mevcut değildir.
Avakado yağı
Monoansatüre yağlar ve E vitamin açısından oldukça zengindir32. Avakado yağının saçın büyümesini sağladığı, kuru, hasarlı saçları nemlendirerek daha canlı ve parlak görünmelerine neden olduğu iddia edilmektedir. Soya yağı Soya yağından elde edilen MEL-A’nın (mannosylerythritol) papilla hücrelerini uyararak yeni saç büyümesini sağlama potansiyeli gösterilmiştir.
Halk tarafından yüzyıllardır kullanılan bu tür ürünler aslında halka, bu konuda bilimsel birikimi olmayan aktarlar veya benzer kişilerce önerilmektedir. Bu derlemenin amacı ise, uzun yıllardır kullanılan bu tür ürünlerin, iddia edilen etkilere sahip olup olmadıklarının, bilimsel açıdan araştırılabilmesi için bir ön bilgi oluşturabilmektir. Burada incelenen ürünlerin dışında da sayılamayacak kadar ürün olabilir.
Yararlı olduğu düşünülen ürünlerin ilaç haline getirilmek üzere standardize edilmesi ise oldukça uzun bir süreçtir. Doğal ürünlerin dermatolojiyi ilgilendiren konuları, dermatoloji pozitif bilimi içinde incelenmeli, ciddi kanıta dayalı çalışmalar ve araştırmalar ile bilgi sahibi olunarak hastaların bu tür ürünlerden, ki bazılarının ciddi yan etkileri kanıtlanmıştır, öncelikle zarar görmesinin önlenmesi, devamında da kanıta dayalı etkilerden yararlanmaları sağlanmalıdır34-36. Aksi takdirde, bu tür tedavi ve bakım yöntemleri yetkisiz ve bilgisiz kimselerin elinde hastalarımıza giderek artanoranlarda zarar verebilecek, kullandıkları konvansiyonel tedavi ve bakım yöntemleriyle etkileşmeye devam edecek, bilimsel kontrolden tamamen çıkabilecektir.